INDEX

--Afra Yılmaz Röportajı--, Özgür Kayaoğlu

Merhaba Afra. Futbola ne zaman, nerede başladın, hangi liglerde hangi hocalarla çalıştın? 

Futbola 8 yaşında başladım. Babam da zaten futbola dair olan isteğimin farkına varıp kulüp arıyordu. Ataşehir'de şu anki Yamanspor'un Teknik Direktörü olan Numan Hocanın takımında erkeklerle oynamaya başladım. Kısa bir süre sonra Taner Hocayla tanıştık ve kendisi o sırada Ataşehir'in A Takımının başındaydı. Benden büyük ablalarla haftanın iki günü antrenmana çıkmaya başladım. Ben oraya ilk gittiğimde şu anki A milli Takımın vazgeçilmezlerinden olan Kader Hançer, Yağmur Uraz, Çiğdem Belci gibi birçok isim ile küçük yaşta antrenmana çıkmıştım. O sene Beşiktaş'la oynanan bir maçta Taner Hoca beni de sahaya çıkarmıştı. Maç başlayana kadar çok küçük olduğum için bana uyan tek eşofman vardı oda 33 numaralıydı.

Taner Hoca Arsenal Futbol Okulunu bize önerdi. Bir anda böyle gelişmeler olunca tabii sizin içinizdeki o heyecan ve azim daha da artıyor. Arsenal Futbol Okulun da yaklaşık 1 yıl geçirdim ve bana çok şey kattılar. Hocalarım olan Sarp Yiğit, Gökay Kavalcı, Bahar Özgüvenç ve Necmi Keskin ile çalışma fırsatı yakaladım. Sarp Hoca hepimizle ayrıntılı olarak ilgileniyordu. Maç yaptırırdı, mesela en ufak hatada durduruyordu. Gökay Hoca ve Necmi Hocayla çok eğlenceli geçiyordu antrenmanlar. Sonrasında FC Barcelona' nın seçmelerine gitmiştik. İlk seçmelerde böyle bir tık heyecan vardı tabii. O zaman Marc Hoca vardı Barça‘da. Sonrasında ise Albert Hoca geldi. Barça ‘da yaklaşık 6 yıl eğitim aldım. Orada futbolun yanında futbola ahlakını da öğretiyorlardı. Barça ‘da katıldığım bir kampta ödül de almıştım.  Küçüktüm belki ama o anki gurur bambaşkaydı.

Burak Kaman , Burak Çelik Onur Gösterit,  Emre Yasin Coşkun,  Ferhan Pıçak, Dilara Arslan, Albert Metal Mundet, Mustafa Özkan ve Baran Hoca gibi bir çok hocayla çalışma fırsatı buldum. Utku Yurtbil ve Onur Dibo ile de Barça ‘da Albert Hocanın çevirmenliğini yapıyorlardı, o sırada tanışmıştık. Barça benim lafın gelişi değil de gerçekten evim gibiydi.  Aslında ayrılmayı hiç istemediğim bir yerdi. FC Barcelona benim için bambaşka bir yerdi ve bana kattıkları çok fazlaydı. Oradan Aşkın Gürel Hocamla birlikte bireysel antrenmanlara katılıyordum.  Bireysel çalışmalarla bana yardımcı olan Sercan Gürlük , Mehmet Sefa Alçelik,  Murat Dokumacı ve Sabur Eser Hocalarıma da buradan tekrar teşekkür etmek isterim.

Dudullu Spor ‘da lisansım çıktı. Ekrem Taslak hocamla birlikte bir çok kupa aldık. Minikler kategorisinde yapılan bir turnuvada kolumu kırmıştım. Bir süre ara vermek zorunda kaldım. Sonra tekrar kaldığımız yerden devam ettik. Dudullu'dan sonra ise tekrar ilk başladığım yer olan Ataşehir’e geri döndüm. Taner Hoca sayesinde tam olarak profesyonelliğin nasıl bir şey olduğunu, maç öncesi soyunma odasındaki konuşmanın bile nasıl bir etki yarattığını anlamış olduk.  Dudullu'dan ayrıldığım ilk sezon TKF’den 2007'lilerin oynayamayacağına dair karar çıkmıştı.  Ama buna rağmen birçok deplasmana beni de götürmüşlerdi.

Milli Takıma seçilmen nasıl gerçekleşti?

Türkiye geneli Milli Takım seçmelerine katıldım. Hem Dudullu hem de Ataşehir önermişti beni onlara. Babam Milli Takım kampına katılım sağlayabileceğimi söylediğinde baya heyecanlanmıştım. Tesis aşırı güzeldi ve zaten tempo olarak da baya fazla çift antrenman yapıyorduk. O süreçte birçok arkadaşı tanıma fırsatı buldum. Milli Takım Formasının ne anlama geldiğini öğrenmiştim. Bir sonraki sezonda zaten artık oynayabiliyordum.  Antrenmanlarda kendimi göstermek için de baya uğraşıyordum. Bir de takımım en küçüğü olduğum için ablalarım baya destek oluyorlardı. Nagehan Akşan, Büşra Taşkın, Elif Karaarslan. Elif Ataol, Rabia Balaban, Hilal Subay ve Deva Sivrikaya gibi birçok önemli kişilerle tanışmış oldum.

Henüz 15 yaşındayken Süper Lig Ekiplerinden Ataşehir Belediyespor'un maçlarında Kireç burnu, Fenerbahçe ve Galatasaray'a karşı forma giymişsin. O zaman bu sürpriz olayların nasıl geliştiğiyle ilgili süreci bize anlatır mısın? 

Sezonun ilk maçı olan Kireç burnu ve Ataşehir maçında ilk 11'de oynadım. Taner Hoca maçtan bir gün önce arayıp heyecan yapma, yarın seni ilk 11'de başlatacağım, güveniyorum kızım sana, demişti. Ama heyecan yapmamak imkânsız tabii. Maç günü de benimle konuşmuştu.  Ve rakip takımda da Barça ‘da beni çalıştıran hocam vardı.  Top ayağıma geldiğinde attığım her pasta rakip takım antrenörü olmasına rağmen tebrik ediyordu. Sonra Fenerbahçe ile oynadığımız maçta ikinci yarı oyuna girdim ve maç canlı yayınlanıyordu.  Sahada bulunan en genç oyuncu Afra Yılmaz diye anons etmişlerdi beni.

O an çok büyük bir gurur veriyor insana. Hani ben uğraşıyorum çabalıyorum ama boşa değil, diye düşünüyorsun. Oyuna girdim ve tek görevim Fenerbahçe'nin kaptanı Fatma Kara'yı markaj altına almak, yani nefes dahi aldırmamaktı tabiri caizse.  O gün baya koştum . Fatma abla sağ olsun yerinde durmuyor. Ama kendisi gerçek bir kaptan, takımı çok iyi bi şekilde yönlendiriyordu. Rakip olmamıza rağmen duran toplarda falan arada bana da bilgi veriyordu. O maç benim için çok yorucu ve bir o kadar da güzel bir maçtı.  Galatasaray'la da fulya tesislerinde yaptığımız maçta ben oynayamamıştım ama ilk imzamı orda vermiş oldum. Maç bitti tam çıkacağız tesisten, taraftarlardan bir kaçı imza istedi. Ben de Hoca kızar diye çekiniyordum bir tık tabii. Sonra hızlı hızlı hemen imza attım.  Sonra bir tane abi benle fotoğraf çekilmek istedi. Tam çekildik, telefonu veriyorum, Taner Hoca “Afraa!” diye bir seslendi. Abinin telefon da düştü. Buradan özür diliyorum tekrar o abiden. Ama çok güzel bir andı.  İlk imzamı ve fotoğrafımı orda vermiştim.  Sonra tabi koşa koşa Taner hocanın yanına gittim.. O sezonun 2. Devresi de Dudullu`ya transfer olmuştum. Antrenman çeşitliliği olarak, bir de altyapı bakımından Dudullu resmen bir futbolcu fabrikası gibiydi. Oyuncuların çoğunu zaten tanıyordum. O yüzden adapte olmak konusunda zorlanmadım pek. Şu anda da halâ orda devam ediyorum. Ama sezon bitti ve biz U 17 için hazırlık maçları yapıyorken o maçta çapraz bağlarım koptu.Ameliyat günümü bekliyorum şu an. Ameliyattan sonra daha güçlü bir şekilde devam edeceğim.

Futbolda en büyük Hedefin nedir?

Futbola dair en büyük hedefimde öncelikle Milli Takımda kalıcılık sağlamak ve yurt dışında iyi bir kulüpte oynayıp herkesin saygı duyduğu, sevdiği önemli bir oyuncu olmak.