Merhaba. Adım Büşra Kenet. 27 Haziran 2000’de İstanbul’da doğdum. 5 kişilik çekirdek ailenin ortanca çocuğuyum. Bu sene Marmara Üniversitesi antrenörlük bölümünden mezun oldum. Meslek olarak hem antrenör hem futbolcuyum. Denizde yüzmekten aşırı derecede keyif alıyorum, ailemle birlikte gezmeyi, yürüyüş yapmayı, müzik dinlemeyi ve doğa fotoğrafları çekmeyi de oldukça seviyorum.
Futbola ilgimin 2010 dünya kupası maçlarını izlerken olduğunu keşfettim. Sonrasında hep futbol oynamak istiyordum, araştırmalarım sonucunda Google da Galatasaray futbol okulunun kız takımı şubesinin olduğunu gördüm. Babama söylediğimde açıkçası pek inanmadı bu duruma. Ben de amcama gittim ve amcam beni kolumdan tutup Florya Metin Oktay tesislerine götürdü. Kız takımının olduğunu görünce çok sevinmiştim. Futbola ilk adımım böylelikle gerçekleşmiş oldu. İlk stoper olarak başladım. Çok kısa bir süre stoper olarak görev aldım. O zamanlar kalecimiz yoktu. Herkes tek tek kaleye geçiyordu. Ben de kaleye vurulan bir şutu çok güzel çıkartmıştım. Pozisyonun sonrasında hocam “seni kaleci yapalım mı, şu atacağım topa atlarsan seni kalecimiz yapalım“ dedi ve ben de o topa atladım ve tuttum . O günden sonra kaleci antrenörleriyle çalışmaya başladım. Gerçekten çok değerli antrenörlerle çalıştım ve çalışıyorum, emekleri çok fazla bende. İlk olarak Duygu Erdoğan hocamla çalışma şansım oldu. Benim için yeri çok ayrı kendisinin. İlkler hep özeldir, benim için de öyle. Şu anda kendisi Chicago House erkek takımının yardımcı antrenörü. Senih Yaban, Samet Eğribel, Hakan Bulut, Ozan Özerkan, Faik Altun, Yunus Ulucan. Kaleci antrenörlerimin isimlerini saymadan geçemeyeceğim. Çocukluktan bu döneme kadar olan gelişimimde emekleri çok büyük.
Bazı duyguların tarifi olmaz, bambaşka bir his olarak açıklanır. Benim için de Galatasaray arması taşımak bambaşka bir his. Oldukça fazla gurur verici. Küçükken zaten Galatasaray altyapısında oynuyordum. Sonrasında Galatasaray kulübü, kadın futbol takımı şubesini kapatınca başka kulübe gitmek durumunda kaldım. Hep Galatasaray armasının çocuğuydum. Bir gün Metin Oktay’dan tekrar gireceğimi biliyordum ve her zaman bunun hayaliyle çalıştım. Büyük bir sakatlık geçirdim ama pes etmedim. Hayallerim benim motivasyonum oldu. Beni diri tutan, hayallerim doğrultusunda koymuş olduğum hedeflerimdi. Bu hedefler doğrultusunda mücadeleyi hiçbir zaman bırakmadım ve hala daha sürdürüyorum.
Yurt dışı deneyimimin kulüp bazında hiç olmadı. Ancak U17 kadın milli takımıyla İsrail’de düzenlenen turnuva deneyimini yaşadım.
Maalesef ki hala dünyadaki kadın futboluna kıyasla oldukça gerideyiz. Ülkemizde büyük kulüplerin de kadın futbolu şubesini açmaları üzerine, kadın futbolunun eskiye nazaran bilinirliği ve popülaritesi artmış durumda. Ancak hala yeterli kitlelere ulaşabilmiş değil.
Elbette eksikler çok fazla. Eksikler fazla olmasaydı zaten dünyada oynanan kadın futboluyla ülkemizde oynayan kadın futbolu birbirine yakın olurdu. Kadın futbolu amatör statüden kurtarılmalı. Amatör statüde kaldığı müddetçe gelişimi çok daha kısıtlı oluyor. Oynanan sahalardan tutun da alınan maaşlara, sağlık imkanlarına kadar amatör olgular hâkim maalesef. Bu da gelişimi olumsuz etkiliyor. Sponsorluklar ve yayıncı kuruluşlarının destekleri de çok önemli. Es geçilmemesi gereken bir konu.
2012 yılından beri (10 senedir) futbol oynuyorum. Biz bu işi senelerce hiç para kazanmadan yaptık. Para aldığımız dönemler de oldu. Aldığımız para yol masraflarımıza ancak denk geliyordu. Her geçen sene biraz daha iyi ücretler konuşuluyor kadın futbolunda. Bu da elbette herkesin olduğu gibi benim de motivasyonumu olumlu yönde etkiliyor. Para sadece motivasyon aracı değil tabi ki biz bu mesleğe gönül verenlerdeniz. Para kazanmadığımız zamanlarda da antrenmana gittik, maça çıktık. Eminim ki hala hiç para dahi almadan oynayan 2. - 3. Ligde olsun kadın futbolcular var. Umudum futbolun kadın - erkek olarak ayrışmadığı, seyir olarak da farkların ortadan kalktığı bir branş olması. Hedeflerime gelecek olursak Barcelona kadın futbol takımında oynamayı, o stadı o seyirci atmosferini tatmak istiyorum. A milli takım formasını terletmek de hedeflerim arasında.
Sporun cinsiyeti olmamalı. Yani şartlar ve imkanlar statüye göre eşit olmalı. Erkeklerin de yaptığı iş aynı; biz kadınların da yaptığı iş aynı. Aynı statüde aynı işi yapan işçiye nasıl işveren kişi eşit imkanlar sunuyorsa, futbolda da böyle olmalı.
Bu ödüle layık birçok kişi var ama ben ilk aklıma gelen bir kaç ismi size söyleyeceğim Birinci olarak; bu sene yakından tanıma fırsatı bulduğum Ebru Topçu. Saha içi ve saha dışı olsun, davranışlarıyla herkese örnek olan bir kişi. Rakipken de takım arkadaşımken de fair play ödülünü fazlasıyla hak eden bir futbolcu. Bir diğer isim de Birgül Sadıkoğlu. Son olarak ise Büşra Kenet derdim. Kendimi de bu ödüle layık görüyorum.
Yeterli çalışmalar yapılmıyor bence, eleştirmek için demiyorum. En basiti literatüre açıp baktığımızda literatürde bile kadın futbolcularla ilgili testlere veya kadın futbolcular üzerinde yapılan çalışmalara çok az rastlıyoruz. Bu yönde akademik çalışmaların sayısı artmalı.
“Ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim demiş” Atatürk. Yeni nesil genç kızlarımızın da bu söz ışığında ilerlemeleri gerektiğini tavsiye ediyorum. Women Gool ailesine, kadın futboluna verdikleri desteklerden ve katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.