INDEX

--Muhammet Kışla Röportajı--, Özgür Kayaoğlu

Hocam merhaba. Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?

1971 Ünye doğumluyum. Öğretmenim ve amatör düzeyde futbolculuğu bıraktığımda 35 yaşını artık geride bırakmıştım. Antrenör olarak sahalara inmeden hemen önce internette kendi tasarımım spor sitesi ile bir anda kendimi spor basının içinde buldum. Uzun yıllar yerel basında konusu futbol olan köşe yazarlığı, yerel tv’lerde spor programı ve futbol yorumculuğu yaptım. Bu sürecin tam ortasında da antrenör olarak alt yapılarda görev yapmaya başladım. Artık futbol sahalarının bir parçası olmuştum ve okul takımlarında elde ettiğim sayısız şampiyonluklara alt yapılarda da devam ettim. 27 yıllık mutlu bir evliliğim, biri erkek ikisi kız üç çocuğum var. Eşim ve çocuklarım benim yaşam kaynağım. Buna bir de okuldaki öğrencilerimi eklemem lazım. Öğrencilerimi de çok seviyorum.

Kadın Futbolundaki maceranız nasıl başladı?

İlk temasım 2010-2011 yıllarında Kadın Futbolu Biriminden Sorumlu Erden OR ve TFF Bölge Temsilcisi Turgay Semercioğlu Ordu’ya geldiklerinde beni çağırdılar bir görüşme yaptık. Kadın Futbol takımı kurmamı ve gereken desteği vereceklerini söylediler. Açıkçası o gün hiç sıcak bakmamıştım, çünkü en küçük bilgim yoktu. Bunu yapamayacağımı söyledim. Sonra Ünye’de ilk kurduğumuz alt yapı kulübünden ekip halinde ayrılınca yeniden bir kulüp kuralım talebi geldi. Ben de farklı bir alanda çalışırsak bunu kabul edeceğimi söyledim. Ne diye sorduklarında “kadın futbolunda” ilerleyelim deyince hepsi yükün büyüğünü benim omuzuma atarak kabul ettiler. İlk Kulüp başkanımız Avukat Telat Tuncar ve Çağlar Çakır hocamızla 3.Lig’den Ünye Gücü Futbol Kulübü’nün serüvenini başlatmış olduk.

Teknik Direktörlük felsefenizi ve tarzınızı nasıl tanımlarsınız?

Biz toprak sahalardan geldik, yeşil çim sahaların o keyfini de yaşadık. Bizim futbolculuk dönemimizde futbolun içinde daha çok insani değerler vardı, kazansak da kaybetsek de futbol oynamaktan keyif alırdık. Şimdi oynanan futbol organik değil, çamur ve çim kokusu yok. Daha çok sentetik sahalar var ve ben günümüz futboluna sentetik futbol yakıştırmasını çok doğru buluyorum. Bir teknik direktör olarak futbolun estetik yönüne çok önem veriyorum. Estetik kaygısı olan bir futbol adamıyım, estetik kaygısının bittiği yerde bence futbol da biter. Kadın futbolunda da estetik arayışlarım var. Futbolda reaktif olmak yerine proaktif olmayı tercih ediyorum. Her zaman hücum etmeyi, rakibi kendi alanında bozarak sonuca gitmeyi tercih ederim. Kendi alanımda kalıyorsam da bunu savunma yapmak için değil, hücum planımın bir parçası olarak yapıyorumdur. 2.Lig’de 20 maç üst üste dünya rekoru ve bu sezon 1.Lig’de 14 maç üst üste gol yememe sezon rekorunu kırarken bunu kendi alanımızda savunma yaparak değil, proaktif felsefemizin gereği olarak kalemizden uzakta rakip alanda kalarak başardık. Sabırlı bir insanım, hayatımın her alanında olduğu gibi futbolda da denge unsuruyumdur. Problem varsa, bir değil birkaç çözüm seçeneğim vardır. Kısa vadeli başarılar ilgimi asla çekmiyor. Proje ve yapılanmadan yanayımdır, kısa vadeli başarılar peşinde koşmam, inanmadığım hiçbir şeyi kovalamam. Benim iklimime uymayan gömleği de giymem.

Oyuncu motivasyonunu nasıl ele almayı ve zor zamanlarda takımın odaklanmasını sağlamayı planlıyorsun?

Futbolcular sonuçta hepsi insan ve farklı farklı karakterde olmaları son derece doğal. Kimisi para ile kimi başarı ve sahada alacağı galibiyet düşüncesi ile motive oluyor. Kimisi de konforuna düşkün, konforu ile motive oluyor. Bu konuda üst üste iki sezon çok büyük deneyim yaşadım ve oyuncularımın kulübümüze olan aidiyeti ve Süper Lig’e çıkma arzusunun her şeyin önüne geçtiğini gördük. Bunu da oyunculara kazandıran da biziz. Teknik ekibimiz ve kulüp başkanımız Deniz Benli oyuncularımızın motivasyonu konusunda oldukça başarılı olduk. Zor zamanlarımızda oyuncularımızın başarıya olan inancını tazeleyerek onları tekrar şampiyonluğa odakladık. Motivasyonu da anlık ya da günlük olarak yapmadık. Oyuncularımızın öncelikle ne istediklerini bilmelerine olanak sağladık. Onlara ilham verecek oyuncuları ve onların maçlarını izlemelerini önerdik. Ben her zaman oyuncularıma enerjilerini yüksek tutmalarını ve kendileri için pozitif buldukları kişilerle oturup kalkmalarını söylerim. Motivasyon, insanın kendisiyle kuracağı pozitif bir iç iletişimdir ki bu da kendine duyduğu güven ve inançtan geçer. Bazen herkesçe söylenen Türk futbolcusu gazla çalışır diye. Bu bir dışsal motivasyondur ki ben bunun yerine kızlarımızı daha çok kendini ateşleyici bir içsel motivasyona bağlı özelde kendi hedeflerine ve buna paralel kulüp hedeflerine uygun şekilde kendini motive etmelerine olanak sağlarım. Futbolun zor anlarında oyuncularımı hedefe odaklamak konusunda en büyük gücümüzün saha çalışmalarında olduğunu bilir, ona göre hazırlanırız. Oyuncu antrenmanda kendini eksik hissetmezse büyük bir mücadelenin arefesinde odaklanma zorunu yaşamaz. Haydi dediğimde arkamda hazırız hocam sesleri zor dediğimizi hep kolaylaştırmıştır. Bu sezon oynadığımız maçlarda bunların örnekleri var.

Rakiplerinizi analiz etmek ve oyun planları geliştirmek için hangi stratejileri kullanıyorsunuz?

Rakipleri yayınlanmış maçları üzerinden analiz ediyoruz. Kilit oyuncularını belirleyip sahada ne tür aksiyonlar alıyorlar, savunmada ve hücumda nasıl başlıyorlar, rakiplerine karşı savunma ve hücum reaksiyonları neler? Bunlar üzerinden gidiyoruz. Burada önemli olan rakibimizin güçlü ve zayıf yanlarını bilmektir. Bunu bilmek bizi oldukça rahatlatıyor. Kendimize has bir oyun felsefemiz ve bu felsefeyi destekleyen stratejilerimiz ve rakibe göre değişen taktiksel kurgularımız var. Buna maçta bireysel oyuncu becerileri de katkı sağladığında kazanılmayacak maç yoktur diyoruz.

Oyuncular arasındaki çatışmaları veya anlaşmazlıkları nasıl ele alıyorsunuz?

Antrenman ve müsabaka alanlarında, tesislerde yaşanabilecek muhtemel anlaşmazlıklar için kulüp iç disiplin yönetmeliğimiz var. Sezon başında oyuncular bunu okuyup imzalıyorlar. Herkes attığı imzadan sorumlu. Bazen hemen cezalandırmak yerine arabuluculuk yapıyoruz. Antrenmanlarda yaşanan gerilimlere anında müdahale ettiğimiz oluyor. Sahada yaşananları sahada bırakmaya gayret ediyoruz.

Tüm oyuncuların eşit fırsatlara ve oyun süresine sahip olmasını nasıl sağlıyorsunuz?

Çok geniş kadromuz yoktu ve her oyuncuya fırsat vermek olanağı daha fazla oluyor haliyle. Bu konuda katı prensiplerim var. Antrenman bu işin mutfağıdır. Mutfakta olmayan masada da oturamaz. Yani antrenman performansı iyi olmayan oyuncu bende adalet arayamaz. Formayı hoca vermez, oyuncu çalışır ve o formayı hak eder. Yoksa çalışan oyuncunun hukukunu yatan oyuncuya yedirmek hiç akıl karı değildir.

Teknik Direktörlük tarzınızı farklı yaş gruplarına ve beceri seviyelerine nasıl uyarlıyorsunuz?

Burada esas mesele hangi yaş grubuyla olursa olsun çalışırken iyi iletişim kurarım. Oyuncu benim ne istediğimi hemen kavrar. Yaş düştükçe oyuncu becerilerine uygun çalışmalar planlıyorum. Oyuncu merkezli çalışmalarda ortaya çıkan seviye farklarına da dikkat ederim. Antrenmanı buna göre planlarım. Hangi gruplara çalışacaksam planımı onların hazır bulunuşluklarına göre hazırlarım...

Disiplin ve odaklanma ile mücadele eden oyunculara nasıl hitap edersiniz?

Buradan kastınız eğer disiplinsiz ve odaklanma sorunu yaşayan oyuncular ise çok sabırlı olduğumu, erken ve anlık tepki vermek yerine en uygun zamanı beklediğimi söylemek istiyorum. Önce hep dinlerim, sonra reaksiyon veririm. Yanlışı gösteririm, doğruyu bulmasının yolun açarım. Oyuncularla aramdaki yaş farkı onların karşısında bir baba otoritesini hissetmelerini sağlar. Onlara hitap ederken de seçtiğim kelimeler, kurduğum cümleler kendilerini değerli hissetmelerine olanak sağlar. Yani ben en olumsuz durumda bile bir kapı açarım, o kapıdan girmesini bilene…

Oyuncularınız arasında sportmenliği ve saygıyı hangi yollarla teşvik ediyorsunuz?

Bizde bir kulüp kültürü oluştu bu anlamda. Sportmenlik dışı hareket ve eylemler son derece minimize olmuştur, değersizleştirilmiştir. Kulüp kültürü her bakımdan hem sportmenliği hem de saygıyı güçlendirdiği için özel teşvikler konusuna girmiyoruz. Ama güzel davranışları taltif etmek her zaman önceliği vardır bende ve kulübümüzde. Bu konuda en büyük destekçimiz Deniz Benli başkanımız oldu.

Fitness eğitimlerini antrenmanlara nasıl uyarlıyorsunuz?

Bu konuyla ilgili yıllık, aylık, haftalık planımıza aldığımız çalışmalar var. Core çalışmalarını uygunluk durumuna göre hem sahada hem salonda yapıyoruz. Antrenör ekibimiz bu konuda deneyimli. Atletik Performansın alanına giren bu fitness çalışmalarını daha çok hazırlık dönemlerinde yapıyoruz. Yine müsabaka döneminde de haftada bir bazen de müsabaka sıklığına göre iki haftada bir kardio, kuvvet, çekirdek(denge ve koordinasyon için) ve esneklik şeklinde sakatlanmayı önleyici fitness çalışmalarını programa alıyoruz.

Kritik maçlar veya turnuvalar sırasında baskıyla nasıl başa çıkıyorsunuz?

Futbolda kritik maçlar ve turnuvalar, her futbolcu için stres ve baskı oluşturabiliyor. Buna yönelik temel stratejilerimiz var. Bütün teknik adamlar bunu bilir, bilmeyen de öğrenmeli. Geleneksel tutum ve davranışlar oluşan baskıyı derinleştirebilir yani kaş yapayım derken göz çıkartmaya benzer. Biz bu konuda müsabaka öncesi oyuncularımızı zihinsel hazırlık, fiziksel hazırlık süreçlerini nasıl yürütecekleri konusunda bilgilendiririz. Yani zihinsel süreçte oyuncu var olan baskıyı yönetmek için rakibi ve oyun planımızı analiz ederken zihninde her duruma karşı nasıl tepki vereceği ile ilgili bir plan yapmasını, her zaman en iyisini yapmak üzere odaklanmalarını, buna bağlı olarak da olumlu ve pozitif düşünmelerini, özgüvenlerini ve konsantrasyonlarını artırmak için görselleştirme tekniğini kullanmalarını tavsiye ederiz. En önemlisi oyuncularıma maç öncesi sosyal medyadan uzak durmalarını, herhangi bir şekilde rakiplerle yazışma ve mesajlaşmadan kaçınmalarını söylerim. Oyuncularımızın fiziksel hazırlık sürecinde yeterince uyumalarını, sağlıklı beslenmelerini, rahatlama amaçlı bireysel nefes egzersizleri yapmalarını onlara dikte ederiz. Ve ayrıca takım oyuncularının birbirleriyle konuşmalarını ve özellikle de bizimle konuşarak baskıdan kurtulma konusunda tavsiye almalarını söyleriz. Bunun bir de maçın ilk dakikasından bitiş düdüğüne kadar olan süreç var ki konsantrasyonlarını sahada diri tutmaları ve maç boyunca olumlu tutumlarını korumaları konusunda uyarılarda bulunuyoruz.

İdeal kadro oluşturmada hangi problemlerle karşılaşıyor ve bu problemlerle nasıl mücadele ediyorsunuz?

Evet, gerçekten zor bir konu bu. Kadın futbolcu havuzunda yeterli sayı ve nitelikte futbolcu yok. Düşünün Türkiye’nin en iyi kadın futbolcularını iki bilemediniz üç takımda toplayabilirsiniz. Bu oyuncuların hemen peşinden gelenler de o kadar kaliteli değiller. Her mevkide aradığınız oyunculara sahip olamazsınız. Örneğin kadın futbolunda çok kaliteli diyebileceğimiz birkaç tane stoper oyuncusu var. Sol bek neredeyse hiç yok, kaleci sorunu had sahfada, oyun bilgisi çok yüksek merkez orta saha oyuncusu bulmak zor diyebilirim. Oyun sistemine göre ideal kadroyu oluşturmak gerçekten imkânsız gibi duruyor. Ama ben şahsen bu konuda oyuncularım arasında mevkisel rotasyonlar yaparak maça ve rakibe göre elimdeki kadroyu en efektif şekilde kullanmanın yollarını arıyorum.

Oyuncularınızın yaratıcılığını ve bireysel yeteneklerini nasıl teşvik ediyorsunuz?

Bunun önünü açmak için özgür ortamlar sağlıyoruz. Antrenmanlarda özellikle de dar alan oyunlarında serbest bir şekilde oynayarak bireysel yeteneklerini öne çıkarmalarını istiyorum. Müsabakada da taktik disipline, stratejimize ve oyun kurgularımıza bağlı kalarak bireysel yeteneklerini kullanmalarını istiyorum.

Teknik Direktörlük trendleri ve metodolojileri hakkında nasıl güncel kalırsınız?

Her gün, her an güncel kalmamız gerekiyor. Artık teknolojiyi yoğun kullandığımız bu dönemde bir teknik adamın bilgiye ulaşamaması düşünülemez. Ben her zaman öğrenmek ve güncel kalmak adına ne lazımsa o bilgiye ulaşmaya çalışıyorum. Antrenman metodolojileri konusunda sahada parçadan bütüne çalışmalar yapıyoruz.

Oyuncu yaralanmalarını önlemek için neleri önceliklendiriyorsunuz?

Her zaman plan ve programa uygun ama doğru antrenman. Futbolcu şayet antrenmanı yeterince gerektiği gibi yapmıyorsa mutlaka kısa süre sonra sakatlık yaşıyor. Bunun için interval koşular çok önemli. Kadın futbolcular erkeklere göre daha çok dizlerden sakatlık yaşıyorlar. Antrenman öncesi iyi bir ısınma yaptırmak her zaman çok önemli.

Bu sezon Ünye Kadın FK olarak 1'nci Ligden Süper Lige çıkma başarısı gösterdiniz. Başarıya giden bu yolda takımca verdiğiniz mücadeleleri en başından itibaren detaylandırır mısınız?

Bu sezon öncelikle herkesten çok daha fazla inandık. Başaracağımıza olan inancımız tamdı. Oyun sistemimize uygun iyi bir kadro kurduk. Sezona deplasmanda Giresun Sanayispor maçıyla başladık. Kazanacağımız bir maçtı ama berabere bitti. Sonra ilk iç saha maçımızda Bağcılar Evrenspor maçını oynadık. Maç ilk yarıda 1-1, sağ kanattan hücum eden oyuncumuz ikinci yarının başında kırmızı kartla ihraç edildi. Bu zor durumda ben bek oyuncusunu oyundan alıp yerine bir stoper oyuncusu daha koydum. Amacım gole ihtiyacım var, takım bir kişi eksik ileride eşitliği sağlamam gerekiyor. Nitekim üç stoperle oynadım ama 1-1 olan maçı son 10 dakikada 4 gol atarak 5-1 kazanmasını bildik. Bu maçtan sonra fikstür avantajımızı kullanarak Samsun, Konya, Soma maçlarını kazandık. İçeride Dudulluspor beraberliği bizi biraz derin düşünmeye sevk etti.

7.Haftayı bay geçmiştik, 8.haftada deplasmanda rakibimiz Horozkentspor’a 3-1 mağlup olduk. Bireysel hataların ön plana çıktığı bir maçtı, kaybettik. Bu kayıp bizi hedefimizden koparacak mıydı? Tabii ki hayır, derken Telsizspor maçını iç sahada 1-1 berabere bitirdik. Ne oluyoruz demeye fırsat olmadan gelen bu beraberlik bizi de şaşırttı. Bir taraftan eleştiriler gelmeye başladı. Hoca final maçı kazanamıyormuş gibi konuşmalar. Bunlara takılmadan yolumuza devam ettik. Ligin ikinci yarısına Giresun Sanayispor galibiyetiyle başlamıştık. Sonrasında ise Bağcılar Evrenspor, Samsun Yab-Pa, 6-0 kazandığımız Konya İdmanyurdu, Soma Zaferspor maçları ile gelen seri galibiyetler bizi bir anda hedefimize yaklaştırdı. Bir rehavet oluşmadı belki ama Dudullu deplasmanına sakat oyuncularla gittik. Hatta hasta hasta sahaya sürmek zorunda kaldığımız oyuncularımız vardı, o maçta direklerden döndük, bir türlü gole gidemedik. Ve bizim için Horozkentspor maçı gerçek bir final maçıydı. İyi motive olmuştuk, kendi sahamızda ve kalabalık taraftarımız önünde oynuyorduk. Üçlü savunma kalabalık orta saha ile rakibimizi önce durdurmayı sonra da iki aşamalı hücum stratejimiz ile maçı farklı kazanmayı planlamıştık. Mükemmel oynamıştık ve iki aşamalı hücum stratejimiz sonuçlarını vermiş, etkisiz hale getirdiğimiz rakibimiz karşısında sayısız gol pozisyonu yakalamış 3-0 kazanarak play of oynamayı lider olarak garantilemiştik. Bu maç benim açımdan çok anlamlı bir maç olmuştu. Art niyetli final maçlarını kazanamıyor söylemlerine kuvvetli bir cevap vermiştik.

Play Of maçların Bornova Hitabspor’un 5 puan gerisinde 7 puanla başlarken Horozkentspor 6 puanla şansını arayacaktı. Kocaeli maçını farklı kazanarak başladığımız play of serüveninde Çatalca Belediyespor deplasmanı zor görünüyordu. Rakibimizin şansını sürdürmesi için bu maçı mutlaka kazanması gerekiyordu ki bizim bir beraberliğe bile tahammülümüz yoktu. İlk yarıyı çok akıllıca bir strateji ile 1-0 önde tamamladık ama ikinci yarı Çatalca Belediyespor’un beklenen baskısına karşı birinci ve ikinci bölgede yaptığımız yüksek konsantrasyonlu savunmamız rakibimize pozisyon vermeden dirençlerini kırmamıza olanak sağladı. Son 10 dakikada yaptığım hamle ile de peş peşe gollerimiz gelince maçı 4-0 kazanıp rahatlamıştık. Sıra iç sahada Bornova Hitabspor maçına gelmişti ki rakibimizin sadece 1 puan için oynadığı maçta bir penaltı atışından yararlanamamış, üstelik yakaladığımız net gol fırsatlarını da harcamıştık. Bu beraberlik rakibimizin işine yarayacaktı, keza öyle de oldu. Ancak hesabımız bitmemişti bu işi başaracaktık. Kocaeli deplasmanında rahat bir maç oynayıp yine farklı kazandık. Çatalca Belediyespor ile Ünye’deki maçımız sezonun belki de en zor maçı oldu bizim için. Maç öncesi sakat oyunculara bir de çok önemli oyuncumuzun krizi damga vurdu. Beklenmedik bir şekilde maça moralsiz çıkmak zorunda kaldık. Ama buna rağmen maçı kazanmamız durumunda Süper Lige yükselmeyi garantileyecektik. Bir şeyler ters gidiyordu, penaltı kazandık. Ama penaltı atışı için görev verdiğimiz iki oyuncu dışında bir oyuncumuz uyarılarımıza rağmen topu ısrarla alıp atışı kullanıyor ve ilginç bir şekilde topu kalecinin kucağına nişanlıyor. Bu durum rakibin direncini artırırken oyuncularımız sahada stres ve baskı altında her şeye rağmen yine sayısız gol pozisyonu buluyor ama bir türlü top gol çizgisini geçmiyordu. İlk kez bir maçta kendimi çaresiz hissettim. Tüm seçenekleri kullandık, oyun içinde rotasyonları da yaptık ama uzatma dakikasındaki penaltıya kadar golü bulamadık. Uzatmada attığımız penaltı golüyle maçı kazanıp Süper Lige yükselmiştik ama biz sevinmeyi bile unutmuştuk.

Son maç Bornova Hitabspor, maç İzmir’de. Rakibimize şampiyonluk için beraberlik yetiyor. Bizim kazanmamız gereken bir maç. Bu sefer rahattık, baskı ve stres bitmişti. Gerçek oyunumuzu oynayabilir ve maçı kazanabilirdik. Tüm şartlar lehimizeydi. Maça moralli başladık, oyunun hakimiydik. Biz gibi oynuyorduk. Hem savunmada hem hücumda rakibimize karşı üstündük. Oyunun içinde iki bölgede aksadığımızı fark edince erken müdahale ile aleyhimize gelişecek durumun önüne geçmiştik. Rakibimize karşı üstün oyunumuzu 3 güzel golle süsleyip kazanmasını bilmiştik. 5 puan gerisinden gelip, rakibimizi deplasmanda 3-0 net skorla yenip 2 puan önüne geçerek şampiyon olmak sezonun bence en güzel hikâyesi oldu. Büyük bir başarı ile şampiyonluğu hak ettik. Bu benim takımımla üçüncü şampiyonluğumdu ama en değerlisi ve en anlamlısı oldu.

Son olarak Türk ve Dünya Kadın futboluna bakışınızı ve değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Kadın futbolu ülkemizde bana göre hala emekleme devrinde. Çok yol kat etmemiz gerekiyor. Alt yapı çalışmalarına daha çok önem verilmeli. Kaliteli oyuncu yetiştirmemiz gerekiyor. Yoksa yakın zamanda kaliteli yerli oyuncu bulmakta zorlanabiliriz. Dünyada kadın futbolunda söz sahibi ülkeler var. Onların maçlarını izleyince aradaki seviye farkı net şekilde görünüyor. Bunu değiştirmemiz lazım ama kısa vadede olacak iş değil. Geç kalmamak lazım, yoksa aradaki makas açılırsa yetişmemiz ve o kaliteyi yakalamamız çok zor olur. Kadın futbolu ikincil, üçüncül durumdan çıkarılmalı. Kulüplere sponsorluk yapmak üzere şirketlere özel teşvikler gelmeli. Özellikle alt yapı kulüpleri maddi olarak desteklenmeli. Yabancı oyuncu kontenjanları kendi sporcularımızı mağdur edecek düzeyde olmamalı. Önümüzdeki üç yıl bence çok önemli. TFF’nin atacağı adımlar dikkatle takip edilmeli.