INDEX

--Ömer Uçman Röportajı--, Özgür Kayaoğlu

Merhabalar Ömer bey. Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Ben 1944 İstanbul doğumluyum. İlkokulu İstanbulda 1. Aksaray İlkokulunda,orta okul ve liseyi Ankara Atatürk Lisesinde Ankara’da ,Üniversiteyi İzmir’de Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinde bitirdim. 1960 yıllardan itibaren sırasıyla yayın,matbaa ve iletişim sektöründe iş gören ve işveren olarak görev yaptım.1955 yılından itibaren mahallemde kendimizin yaptığı sahada basketbola başlayıp 1960 yılından itibarende Ankara'nın güzide amatör takımı olan Yenişehir Spor Kulübünde lisanslı sporcu oldum ve halen o kulübün başkan yardımcısı olarak spor hayatımı 60 yıldır devam ettiriyorum. Çeşitli dönemlerde Eskrim ve Jimnastik Federasyonlarında yönetim ve disiplin kurulu üyeliği yaptım. Ayriyeten değişik konularda çalışan bir çok Sivil Toplum Kuruluşunun kuruculuğunda veya yönetiminde çeşitli kademelerde görev yaptım ve elimden geldiğince de devam etmeye çalışıyorum.



Şimdiye kadar spor kulüpleri, Federasyonlar, Vakıflar, Dernekler olmak üzere onlarca farklı STK'da Başkan, Onur Kurulu Üyesi, Disiplin Kurulu Üyesi gibi pozisyonlarda çalışmış biri olarak bu çok yönlülüğünüzün ve enerjinizin kaynağı nedir?

Ben yaratanın bizi, bu dünyaya az veya çok olumlu katkılarda bulunabilecek bir görev yapmamız için yarattığına inanırım. Böylesine bir görevle görevlendirilen bizler ise en kıymetli şey olan zamanı doğru kullanarak ve fiziki şartların müsait olduğu sürece, ömrünün sonuna kadar görev başında olması gerektiğine inanırım. Mevki hırsı, iktidar hırsı ve para hırsının yeterinden fazlasının insana ve insanlığa zarar verdiğine inanırım. Bu hırsların aşırılarından uzak durduğun zaman ise insanın ömründe toplumun yararına vakit ayırabileceğin çok büyük bir vakit dilimi çıkmaktadır. Doğru olduğuna inandığın doğru insanları, doğru yer ve zamanda bir araya getirerek, bilgi ve becerilerinin yarattığı sinerji ile toplumun yararına yeni bir şeyler ortaya koyulduğunu görmek benim için bir enerji ve yaşama sevinci kaynağı olmaktadır. En büyük üzüntüm ise STK'ların maddi ve/veya siyasi hırslara alet edilmesidir.
Ayriyeten hiçbir STK da bir dönemden fazla başkanlık yapmamaya, STK Ağası olmamaya özen gösterdim. Zira el elden üstündür ve şüphesiz ki her STK'da birbirinden değerli çok insanlar vardır. Bir yöneticinin en önemli görevi de o yetenekleri motive edip göreve hazırlamak olmalıdır.

Kadın Futbolcular Derneğine Üyelik süreciniz nasıl gerçekleşti, biraz anlatır mısınız?

Eski arkadaşım sevgili Bedri Akkerman’ın lütfedip bana üyelik önermesi ile bu değerli derneğe üye oldum. Eski bir spor adamı olarak, yıllar boyunca tüm dallardaki kadın sporcuları ikinci sınıf olarak niteleyen bir zihniyete karşı mücadele edeceğine inandığım KAFUDER'e üye olmak, benim için çok güzel bir ayrıcalık oldu. Bedri Akkerman kardeşim kadar olmasa da sağlıklı bir doğum için yapılan ilmik ilmik çalışmanın içinde olmak çok heyecan verici oldu. Umarım bu sağlıklı doğumdan sonra tüm üyelerimiz el birliği ile bu güzel oluşumun hızla gelişip spor hayatımıza büyük katkılar sağlamasına katkıda bulunurlar.



Kadın Futbolcular Derneğini bir üyesi olarak şu ana kadarki katkılarınızdan ve gelecek dönük fikirlerinizden bahseder misiniz?

Kuruluş aşamasında elimden geldiğince kurucusu olduğum, yönetiminde veya üyesi olduğum STK’ların ana tüzüklerinden dolayı meydana gelen aksamaların neler olduğunu, doğrusunun nasıl olacağını sayın Bedri Akkerman kardeşimle paylaştım ve birlikte doğruyu bulmaya çalıştık. Kuruluştan sonra da elimden geldiğince KAFUDER'in kurumsal kimliğine uygun konularda maddi ve manevi destek verebilecek kişilere ve kamuoyuna Derneğimizi olumlu olarak tanıtmaya çalışıyorum. Benim STK anlayışım; oraya üyelik formunu imzalayıp, üye olduktan sonra yeterince vakit ayırmayı emreder. Bir STK'ya üye olan kimse oraya vakit ayırma becerisi gösteremiyorsa üyeliğe talip olmamalıdır. Bu anlayışla Derneğimizin süren projelerine elimden geldiğince destek olmaya ve yeni etkinlikler için çalışmaya devam edeceğim. Derneğimiz yakın vadede kamuoyunda bilinirliğini arttıracak etkinlikler yapması ve bununla ilgili çarpıcı projeler geliştirmesi gerekmektedir, düşüncesindeyim. Uzun sürmeyecek bir süreyi takibe de Dernek bünyesinde kurulacak kadrolar aracılığı ile ilgili STK'lar, kurumlar bir araya getirilerek, kadın futbolunda ve sporda kadın haklarının eşitlenmesine kadar kadın sporcuların haklarını koruyacak çalışmalar yapılmalıdır.

Türkiye'nin futbolda çok büyük paralara yurtdışından transferler yapmaması, kendi öz kaynaklarıyla iyi futbolcular yetiştirmesi için neler yapılması gerekir?

Kadınlarımızın futbolda, dolayısıyla sporda nasıl yetenekli oldukları ve bu yeteneklerinin onlara maddi ve manevi neler kazandırabileceğini ilkokuldan itibaren kız çocuklarımıza, ailelerine ve öğretmenlerine anlatarak kendilerini bilinçlendirmemiz gerekmektedir. Bunun için zaman ve sabır gerekir. Kısa sürede ise; takımlarda yabancı oyuncu sayısına sınır getirilebilir, kulüpler transferlerde yerli oyunculara öncelik verebilirler, yabancı oyunculara verilecek yüksek transfer bedelleri ile altyapılarını güçlendirebilirler. Yerli ve milli bir kadın futbolu arzu ediyorsak bu konuda popülizmden uzak samimi ve ciddi çalışmaları başta Spor Bakanlığı, TFF ve tüm spor camiası elbirliği ile yapmalıdır.



Türkiye'de sporun farklı branşlarda tüm okullarda profesyonel anlamda yaygınlaşması için önerileriniz neler olur?

Her şeyden önce Mustafa Kemal Atatürk özdeyişine uygun; zeki, çevik ve AHLAKLI sporcu felsefesini toplumda yaymak gerekir. Özellikle ahlaklı olmadan amatör sporcu olunmaz. Para karşılığı yapılan spor bence bir gösteri spordur. Amatör spor ruhunu özümsememiş, atletizm müsabakasına hiç gitmemiş, atletizm sporların anası olduğunu özümsemeyen toplumlarda tüm spor branşlarını yaymakta çok zorlanırsınız ve tesis alt yapınız yeterli olmasına rağmen seyirci alt yapınız eksik olduğu için olimpiyatları kendi ülkenizde yapamazsınız. Tüm spor branşlarının ülke genelinde yayılabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı, Spor Bakanlığı el ele vererek, federasyonlar, okullar ve yetenekli çocukların aileleri ile birlikte bir seferlik ilan etmeleri ve siyasetten ve popülizmden uzak, gençliğimizin hayrına çalışmalar yapması gerekmektedir. Biz Yenişehir Spor Kulübü olarak küçücük imkanlarımızla Ankara Atatürk Lisesi ile okul-kulüp işbirliği sayesinde yüzlerce çocuğumuzu, basketbol, eskrim, jimnastik gibi branşlarda küçük yaşlarda Türk sporuna kazandırdık. Ülkesini her şeyin üstünde tutan yöneticilerimiz, eğitimcilerimizle, çocuklarına değer veren ailelerin elbirliği ile neler yapılabileceğini ise yetkililerin düşselliğine bırakıyorum.



Kadın futboluna bakışınız nasıl, Voleybolda olduğu gibi futbolda da kadınlarımız ülkemizi bir dünya markası haline getirebilir mi?

İlk önce şunu vurgulamak isterim; ilk önce insan vardır ve kadın ile erkek, etle tırnak gibi birbirinin ayrılmaz parçasıdır. Kadın futbolumuzun bir dünya markası haline gelmesi konusuna gelirsek: Atatürk'ün çizdiği Türklük kavramı içinde ben Türküm diyebilen Türk kadınlarından oluşan voleybol milli takımımız nasıl dünya şampiyonu oldu ise Türk Kadın Milli Takımımızın da bir dünya markası olmasını engelleyecek bir neden yoktur. Cumhuriyet kadını her sahada olduğu gibi bu sahada da gerekli desteği görürse, voleybolcularımız gibi futbolcularımızın da başarıdan başarıya koşması kesindir.