Futbola 7 yaşında ilkokula giderken, okul bahçesinde arkadaşlarım ile amatörce maç yaparak başladım. Tabi o zamanlar benim gibi futbola hevesli kız arkadaşlarım olmadığından mecburen erkek arkadaşlarım ile oynamak zorunda kalıyordum. Benim kaleciliği seçmemdeki en büyük etmen babamın eski bir kaleci olmasıdır. Bu yüzden futbolcu olmayı hiç düşünmedim.
Kadın futboluna çok yoğun bir ilgi olmadığın dan 13 yaşına kadar kendime oynayacak bir kulüp bulamadım açıkçası. Bu yüzden ben de mahallede ve okulda arkadaşlarım arasında oynayarak devam ettim. Geçen sene yazın Fenerbahçe seçmelerine katılıp kazandığımda inanamamıştım ve futbol kariyerim bu şekilde başladı.
Çok büyük bir camianın parçası ve futbolcusu olmak o kadar güzel ve bir o kadar da zor. Çünkü temsil ettiğin kulüpten ötürü hareketlerine ve davranışlarına devamlı dikkat etmek zorundasın. Milyonlarca taraftarı olan bir kulüpte oynuyor olmak insanların seni tanıması çok güzel bir duygu. Her zaman bu formaya layık olmaya çalışacağım.
Gerçekten başarılı ve çok yetenekli bir futbolcu topluluğuyuz. Aramızda ileride kendinden çok bahsettirecek özel yetenekli arkadaşlarımız var. Ama şimdi bunları benim söylemem diğer arkadaşlarıma haksızlık olur, bu yüzden isim veremeyeceğim.
Fenerbahçe U15 takımı geçen sene kurulan çok yeni bir takım. Sadece bir sezon geçirdik. Grubumuzda olan ve oynadığımız takımlar, Dudullu, Pendik Güven ve Arapçeşme. Ayrıca Kadına Şiddete Karşı Farkındalık Projesi kapsamında BJK U15 Kadın Futbol Takımı ile de bir dostluk karşılaşması gerçekleştirdik.
Beni diğer kalecilerden farklı kılan özellikli mi bilemiyorum ama biraz korkusuz olduğumu düşünüyorum. Karşı karşıya olan pozisyonlar da tekmenin önüne yatacak kadar. Kalecilik psikolojisine gelecek olursak. Kalecilik kaledeki yalnızlıktır. Doksan dakika çok iyi oynarsın, inanılmaz şutlar çıkartırsın ama bir pozisyon gelir ve kötü bir gol yersin ve işte o zaman senden kötüsü yoktur. İşte kalecilik böyle nankör meslektir aslında ama yine de kaleci olmayı çok seviyorum.
Milli takımda oynamak o kutsal formayı üstüne giyip ulusun için zaferler kazanmak her Türk evladı gibi benim de hayallerimi süslemekte. Gerçi o hayalime çok da yaklaşmıştım. Geçen ay milli takıma davet edildim ama sakatlığımdan dolayı katılma fırsatım olamadı. İnşallah bir dahaki sefere. Avrupa’ya gitme konusuna gelirsek neden olmasın. Antrenörlük için de henüz çok erken ama hedeflerim o yönde. Bu doğrultuda spor okulu sınavlarına hazırlanıyorum.
Takım olarak Fenerbahçe Spor Kulübünün şampiyonluktan başka bir hedefi olamaz. Bireysel olarak ise takımıma şampiyonluk yolunda en iyi katkıyı vererek, en az gol yiyerek sezonu tamamlamak. Ayrıca sakatlığımdan dolayı giyemediğim milli formaya bir an önce kavuşmak.
Kadın Futbolcu olmanın iyi tarafları olduğu gibi zorlukları da oluyor tabi. Çevrende her zaman seni destekleyen, takdir eden kişiler olmuyor. Aksine dalga geçip rencide etmeye çalışan bazı kendini bilmezler ile de karşılaştığın oluyor.
Var tabi. İnsan bir işi yaparken o kulvarda başarılı olmuş kişileri mutlaka kendine idol almalı ve onun yakalamış olduğu başarılara ulaşmaya, hatta daha iyisini yapma çalışmalıdır. Bu doğrultuda ben de kendime öncelikle hem kendi kulübümüzün kaleci olması ve futbol yaşantısı başarılar ile dolu oluşundan dolayı Ezgi Çağlar ablamı örnek alıyorum. Ayrıca milli takımızın kalesini de koruyan Selda Aköz ve Manchester United Kadın Futbol Takımının Kalecisi olan Mary Earps çok beğeniyorum.
Öncelikle çok çalışmak. Ben kendimi geliştirmek için kulüp antrenmanları haricinde bireysel çalışmalar ile kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Ayrıca gözlemlemek; ben zaman buldukça diğer iyi olan bana bir şeyler katabilecek kalecileri seyrediyorum. Onlardan neler öğrenebilirim diye pozisyonlardaki duruşlarına, kurtarış ve top tutuş tekniklerine bakıyorum. Bence bunlar bir futbolcuyu iyi yapan etkenler olabilir.
Bana bu fırsatı verdiğiniz için size ve Women Gool ailesine çok teşekkür ederim. Sizlere yayın hayatınız da başarılar dilerim.