Merhaba. Ben Özgür Kayaoğlu. Ben bir müzik öğretmeni, womengool.com e-röportajlar çalışanı ve Kadın Futbolcular Derneği Kurucu Üyesiyim. 47 yaşımdayım.
Allah rahmet eylesin, ortaokuldaki müzik öğretmenim Sayın Zuhal Çakıcı hocam müzik kulağımın çok iyi olduğunu fark etti ve bu konuda çalışmaları ilerletmek için bana ücretsiz olarak evinde ders vermek istedi. Kendisi zaten mahallede müzik kulağı olan çocuklardan hiçbir ücret almadan gönüllülük esasında göre bu işi yapıyordu. Bir elektronik teknisyeni olan babam müzik okumamı istemedi ve beni Ankara Yenimahalle Endüstri Meslek Lisesi Elektronik Bölümüne kaydımı yaptırdı. Elektroniği ve mucitliğe ilgim vardı fakat o dönemki eğitim sistemimizin eksikliğinden kaynaklı bu okuldaki müfredatın dışında özgürce çalışma yapılmasına olanak tanınmadığı, hata yapma özgürlüğüne yer verilmediği ve sadece istenilenin yapılması dayatması, o atmosfer beni çok sıktı. Meslek lisesi yıllarım o yüzden oldukça buhranlı geçti. Sivaslı olduğumuz için zaten gözümü açtığımdan beri rahmetli babam evde hep bağlama çalar, Türkü söylerdi. Yan komşumuz da müzik öğretmenim olduğu için bol bol akordeon sesi dinlerdim. Ayrıca piyanist olan kızı sabahları hep Chopin'leri Beethoven'ları piyanoda çalarak egzersiz yapardı, oğlu bir Senfoni Orkestrası enstrümanlarından korno çalardı. İşte benim de müzik kulağım biraz genetik biraz da bu müzik dolu evlerde çocukluğumu geçirdiğimden dolayı çok gelişti. Lisede içimdeki müzik aşkım zirve yaptı ve bağlamada, Türkü repertuarlarında oldukça ilerledim. Müzik öğretmenime üniversitede müzik okumak istediğimi tekrar dile getirdim ve o da beni o dönem TRT Gençlik Koroları Şefi Prof. Mustafa Apaydın'a yönlendirdi. Kendisiyle bir buçuk sene müzik teorisi, kulak ve şan dersleri üzerine çalıştık. Bu çalışmaların sonucunda Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği-Şan Bölümünü kazandım.
Üniversiteden mezun olduktan sonra bir süre Ankara Operasında çalıştım ve ardından İskoçya Edinburgh Üniversitesi Müzik Topluluğuna katıldım. Bu topluluk klasik müzik korosu ve Orkestrasının oluşmaktaydı. Hem Birleşik Krallık'ta hem de Norveç'te sayısız konserler verdik. Kadın Futbolcuları ilk olarak oralarda gördüm ve kadınların futbol oynaması ilk olarak oralarda etkiledi beni. Onların futbol oynaması çok estetik gelmişti bana. Sonra yurda geri dönünce öğretmen oldum. İlk olarak Van, sonra Ankara ve Muğla Köyceğiz'de çalıştım. Muğla'nın gittiğim birçok yerinde özellikle kırsaldaki kızların futbol oynuyor olmaları ve o bölgede o dönem bir kadın futbol kulübü olmaması nedeniyle öğretmen arkadaşlarımla bu konuyu masaya yatırdık. Muğla'da birçok köy gezdim ve bu profilde olan 12-17 yaş aralığında 70 kadar kız çocuğuna ulaştım. Kulübümüzü kurduk ve tuttuğumuz uzman antrenörler eşliğinde antrenmanlara başladık. Evet 2018 yılında 25 bin TL benim için az para değildi çünkü nihayetinde ben bir öğretmendim. Ayrıca sadece o para değil, aracım da köy yollarında hurdaya çıkmak üzereydi. Ayrıca okulları da dolaşarak bu branşta yetenek taramasına devam ettim. Jetgiller döneminde Okan Üniversitesi Spor Bilimleri Başkanı ve eski MHK Başkanı, Türkiye in ilk kadın Hakemi Lale Orta, Hocamda, İstanbul’dan 3 araba malzeme yardımı yapmıştım. 3 araç Okan Üniversitesi öğrencisi gelmiş, kızlarla maç yapmışlardı. Ta, İstanbul’dan Muğla’ya..
1 buçuk yıllık antrenmanların ardından 3'ncü Lige girmek için o dönem Denizli'de düzenlenen Yıldız Kızlar Şampiyonasına katıldık. Karşımızda yılların takımları vardı ve hepsi bizim kızlardaki özellikle omuz omuza mücadelelerdeki sağlamlıklarını gördüklerinde ister istemez bana soruyorlardı: Hocam takımınız daha çok yeni, bu fizik kondisyona bu kadar kısa sürede nasıl kavuştular, diyorlardı. Jetgiller'in kızlarının çoğu çiftçilikle uğraştıkları için, kimi tarlada çapa yapıyor, kimi portakal kasaları taşıyor, kimi çoban, kimi de ormancıydı, kütük taşıyordu. Onlara bunu anlattığımda şaşırıyorlardı. Evet, bir beden eğitimi öğretmeninden beklenen bu öz veriyi ben bir müzik öğretmeni olarak yapınca basında yer aldım. Birçok gazetede ve televizyonda haberim yapıldı.
Eskiden Jetgiller adında severek izlediğim bir çizgi film vardı. Takıma verilecek isim o takımla zamanla bütünleştiğinden enerjik bir isim olsun istedim ve birden o isim geldi aklıma. Kulübü Kadın Futbol Branşında Jetgiller Gençlik ve Spor Kulübü olarak TFF'den tescillettik.
Buna açık yüreklilikle evet, diyebilirim. Sportif ve sanatsal etkinlikler arabanın motor yağı gibidir. Ne kadar ders çalışırsan çalış, sporla veya sanatla meşguliyetiniz yoksa bir yerde tıkanıyorsunuz. Bu tip aktiviteler toplum önünde kendini ifade edebilme ve öz güven duygusunu geliştirme açısından olmazsa olmaz faktörlerdir.
Jetgiller 2018'de basında çıktığında beni ilk tebrik edenlerden biri de aile dostumuz Sayın Bedri Akkerman'dı. Tabi o dönem biz 3'ncü Lige çıkınca beni kadın futbol Kulüp Başkanları WhatsApp gruplarına dahil ettiler. Orada Türk Kadın Futbolundaki sıkıntıları dinledim. Kadın Kulüplerine yeterli ilgi ve destek verilmiyordu. Sponsorluklar sadece büyük kulüplere veriyordu. Oysaki Anadolu'da canla başla çalışan, birbirinden farklı hikayeleri olan yüzlerce kadın futbol kulüpleri vardı ve birilerinin bunların sıkıntılarına, dertlerine değinmesi gerekiyordu. O dönem Sayın Bedri Akkerman'a, Türkiye'de Kadın Futbolunun bir basını ve derneği olması gerektiği fikrinden bahsediyordum. O da sağ olsun uzun süre bu konu üzerinde incelemelerini ve çalışmalarını tamamlayarak önce womengool.com dergisini kurdu. Ardından benim de kurucularından olduğum Kadın Futbolcular Derneğini kurduk. Böylece fikirlerimi hayata geçirmiş olduk.
Henüz bir çığa dönüşmedi ama büyük bir kar topu oldu ve çığa dönüşmeye doğru hızla ilerliyoruz.
Futbol kariyeri için ailesinden küçük yaşta ayrılanlar, ayrı şehirlerde tek başına yaşam mücadelesi verenler, annesi babası ayrı olmasına rağmen futbol tutkusu devam edenler, hemen her gün antrenman için yüz kilometre yol gidip gelenler, Doğu ve Güney Doğu Anadolu'da sert iklim, coğrafya ve sosyoekonomik sıkıntılara rağmen futbola meraklı kırsalda yaşayan kız çocuklarının hikayeleri beni en çok etkileyenlerdi.
İlk olarak futbol. Zaten futbolu sokaklarda oynuyorduk fakat 1986 Meksika'da oynanan dünya kupası beni futbol hayran bırakmıştı. O kupadaki hemen hemen tüm maçları çok dikkatli takip etmiştim. İnanılmaz kaliteli maçlar izlemiştik. Futbol tarihinin unutulmaz isimleri vardı o kupada; Maradona, Butragueno, Platini, Rumenige, Hugo Sanchez, Matthaus...Futbolcu olmayı çok arzuluyordum ve ben bir İleri defans oyuncusuydum. Fakat o yıllar babam derslere ağırlık vermemi istiyordu. O yüzden bir kulüpte futbol oynama imkânı hiç bulamadım. Tabi Olimpiyatları da o dönem yakından takip ederdim. Herkesin ismi yaşam biçimine yansırmış. Bu yüzden olimpiyatları benim için özgürlüğü ifade eden branşlar; sırıkla atlama, uzun atlama, koşu, yüzme, kış olimpiyatlarında ise kayakla atlama ve kuzey disiplini branşıdır.
Bir kere eşit şartlarda ve koşullarda kulüpler futbol oynayamıyor. Parası olan yurt dışından istediği transferi yapıyor, olmayan ise güçsüz bir kadroyla karşısında eziliyor. Bu adil değil ve taşıma suyuyla değirmeni döndürmeye benziyor. Oysaki bizim alt yapılara inip üretime geçmemiz gerekir. Şelalenin coşkun bir şekilde akması gerekir. Ben her zaman sporda ödülü değil gençlerin sosyalleşmesini, eğlenmelerini öne koyan biriyim. Bu anlamda yaptığım röportajlardan da biliyorum Anadolu'nun birçok farklı bölgesinde gerçekten adlarına yüzlerce kitap yazılabilecek çok fedakâr kulüpler ve kadın futbolcular var. Her şeye rağmen, tüm olumsuzluklar rağmen büyük mücadeleler veriyorlar. Ben onları gerçekten yürekten kutluyor ve ayakta alkışlıyorum. Büyük kulüplere büyük şirketler sponsor olurken Anadolu'daki küçük kulüpler sponsor bulmakta gerçekten zorlanıyorlar ve ben biliyorum ki orada herkes bir fedakârlık yaparak işler yürüyor. Bana göre büyük şirketler bu sponsorlukları Türkiye'de kadın futbolunun hak ettiği yere ulaşması için eşit bir biçimde paylaştırması gerekiyor. Ayrıca bu küçük takımların şehirlerinden şehrin önde gelen eko komik gücü yerinde şirketler de var. Onların da mutlaka bu kulüplere destek olması gerekiyor. Ayrıca okullar da çok önemli bir konu. Bu iş özellikle ilkokullarda başlanması gereken bir branş. Orada da ciddi bir planlama ve örgütlenme göremiyoruz. Bu işin federasyon a masaya yatılı bölge bölge şehir şehir planlama yapılmadı, sorumlu atanması gerekir. TFF, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının koordineli bir şekilde çalışmalarını çok önemserim bu konuda. Hatta bence bunla ilgili bir kanun bile çıkartılmalı bence. Bu sıkıntılar giderilirse gerçekten Türkiye'de çok özel yetenekler var. Okullarda ve köylerde çok yetenekli ama imkanları olmadığı için futbola erişim sağlayamayan kızlar var. Öyle federasyon video göndermeye olacak bir iş değil bu. Şehir şehir, köy köy dolaşacaksın, herkes sorumluluk bölgesinde bu yetenekleri tek tek tespit edip Türk kadın futboluna kazandıracak.