Öncelikle merhaba, benimle bu röportajı yaptığınız için teşekkürler. Süreç benim açımdan biraz zorlayıcı geçti. Çünkü ben spor hayatıma Atletizm branşı ile başladım. Kadın futbolu çok fazla popüler olmadığı için bir bilgim yoktu fakat her zaman futbola merakım vardı. Yaklaşık 10 yıl Atletizm yaptım ve daha sonra lisede beden eğitimi öğretmenim aynı zamanda atletizm yaptığım kulüpte antrenörümdü. Okul takımı için bir futbol kadrosu oluşturdu ve atletik özelliklerimden dolayı etkili olacağımı düşündü takımında olmamı istedi. Ben de merakım olduğu için kabul ettim. Benim futbol maceram 18 yaşında başladı. Teknik olarak çok zorluklar yaşadım. Gittiğim takımlarda antrenörler yeterli donanımda olmadıkları için, bu benim işlerimi biraz daha zorlaştırdı. Yıllardır, yılmadan ekstra antrenmanlar yapıyorum eksiklerimi kapatabilmek adına. Ama başladığım ilk iki, üç sene içerisinde gerçekten ligimizde iyi antrenörler, yeterli seviyede bilgiye sahip olsalardı belki şu an kariyerim çok daha farklı yerlerde olabilirdi fakat kendi çabalarım ile kendimi belirli bir seviyeye kadar taşıyabildim. Evet ligin adı Süper Lig fakat antrenör kalitesi, sporcu kalitesi, bilgi, maddi, profesyonellik açısından ben ligin Süper lig seviyesinde olduğunu düşünmüyorum.
Konak Belediyesi’nde benim için işler çok yolunda gitmedi, bu yüzden takım hakkında çok yorum yapmak istemiyorum. Yarım sezon oynadım daha sonra gönderildim. Kurum kültürü olarak şunu söyleyebilirim. Gerçekten etik olmayan şeyler yapıldı benim adıma. Statü olarak amatör olduğumuz için bundan faydalanarak, beni keyiflerine göre gönderdiler. Tek taraflı bir durumdu, bunun üstüne lisansımdan bedel talep edildi. Normalde statü profesyonel olsa lisansım bedelsiz olarak elimde olacaktı. Çünkü tek taraflı bir fesih söz konusu. Gönderilmeden önce de yeterince psikolojik olarak yıpratılmıştım, sahada saha dışında çok fazla hoca tarafından mobbing uygulanıyordu.
Ben gücümü ailemden alıyorum. Çünkü ben doğulu bir ailenin çocuğuyum. Benim spora başladığım dönemlerde benim çevremdeki aileler çocuklarını böyle şeylere pek fazla göndermezlerdi. Hatta bazı aileler okutmazdı. Fakat benim ailem benim arkamda ciddi anlamda çok fazla durdu. Ben arkadaşlarıma yapılanları gördüğümde kendimi çok şanslı hissediyordum ve bu durum beni hırslandırıp, gücüme güç katıyordu.
Bitexen Adana İdman Yurdu Takımı ile çeyrek final oynadım. Kariyerimin başlarında yaşadığım en güzel başarıydı benim için. Gerçekten hayatım boyunca unutamayacağım bir sezondu. Takım arkadaşlarım, Meryem hocam. Benim için çok güzel bir sezondu. Aile gibi, dolu dolu geçirdiğim bir sezon. Zayıflıklarım olarak geçirdiğim 2 kötü sezon diyebilirim. Yanlış takım, yanlış antrenör seçimi. Bunlar tabi ki benim için zayıflık değil, tecrübe. Takım olmak gerçekten benim için Aile olmak. Çünkü birçok vaktin takım arkadaşların, hocaların ile geçiyor. Birçok iyi ya da kötü günlerini onlarla atlatıyor, geçiriyorsun. Ailenden daha çok onlar ile oluyorsun. Onlarla yemek yiyip, onlarla yatıyorsun.
Maçta çok fazla sinirli biri değilim, fakat stresli olduğumda her zaman iç sesim ile konuşur kendi kendime, kendimi motive eder stresimi azaltırım.
Umarım bundan sonra, takımların başında gerçekten daha iyi antrenörler olur ve sporcularda kendilerine bir şeyler katabilirler. Böylece seviye olarak daha farklı yerlere gelebilir oyuncular. Statü kesinlikle artık profesyonel olmalı, sporcuların hakları olmalı. Şu an takımlar sporcuları düşünmeden tek taraflı fesih ediyorlar oyuncuların sözleşmelerini. Ayrıca sözleşmelerin geçerliliği de yok. Şu an o mağduriyeti yaşayan sporculardan biriyim. Lisans bedeli isteniyor üstüne, etik olmayan birçok durum yaşanıyor, sporcuların sezonları boşa gidiyor.